Ben Eray Erden, 17 Yaşında, lise son sınıf öğrencisiyim. Çorum’da doğdum ama İstanbul’da büyüdüm. O yüzden İstanbul’a ait hissediyorum kendimi. Beni özgür yapan her şeye aşığım. Nefes almaya, gülmeye, ağlamaya, okumaya, yazmaya, oynamaya aşığım. Yazmanın, okumanın dışında tiyatro ile de ufak bir bağım var amatör de olsa. Sahnede olmasam bile çıktığım her bir basamakta kendimi daha iyi gösterdiğimi düşünüyorum. Pandemiye kadar tiyatro ile ilgileniyordum. Hatta bu süreç olmasaydı ufak çaplı bir oyun sergileyecektik sahnemizde. Aksaklıklar olsa da bir adım attık ve çıktık sahneye, çok güzel çıktık… Belirli bir kalıpta kendimi anlatacak kadar tutsak olmak istemem açıkçası. İçimde birden fazla Eray var çünkü. Bazen deli, bazen dolu… Ama bugün içimdeki tüm Eray’ı birleştirip yarattığım o “Kitap Yazan Çocuk”tan bir parça kopardım size.
2- Kendinizi ne zaman yazar olarak tanımlamaya baladınız?
Şunu hepimiz biliyoruz ki, kitap yazmış olmakla yazar olmak aynı şey değil elbette. Hiçbir zaman kendimi işte şimdi yazarım, diye tanımlayamadım. Çünkü okudukça, gördükçe, gözlemledikçe yepyeni şeyler öğreniyorum ve aslında daha ne kadar çırak olduğumu da anlıyorum. Harika dönüşler geldikçe iyi ki bu yoldayım diyorum. Ancak bu yolumun sonu olmadığı için hiçbir zaman işte şimdi yazar oldum diyemeyeceğim. Bu eğitimin sonu yok.
3-Türkiye’de ve dünyada en beğendiğiniz yazar/yazarlar kimler?
Yeni yazarlar, kalemler, düşünceler keşfetmeye bayılırım bu yüzden En diyebileceğim birilerini koysam kefeye, diğerlerine haksızlık olacak. Sadece aklıma gelen isimlerden Orhan Pamuk, Stefan Zweig, Sait Faik gibi isimleri söyleyebilirim. Gizemli, sırlı dünyaları beni cezbeden insanlardır.
4- İlk kitabınızı bastırmayı ne zaman düşündünüz?
6 Yaşımdan beri günlük tutarım. Tabii o yaştaki çocuğun bir günü dolu dolu geçmez belki ama benim gözümde çocuk olduğum her an, her dakika muazzam bir hünerdi sanki. Su içmemden yatağa yatmama kadar yaptığım şeyleri yazardım. O zamanlar sadece bir yazma merakıydı, ama okula başladığım andan itibaren, yazdıklarımın sevdiklerimle bütünleşmesi belki de bu kitap yazan çocuğu doğuruyordu. İlkokul öğretmenime yazdığım mektuplar, şiirler derken biri “dur!” diyene kadar yazdım. Biri “dur!” dedi evet. Ama durmam için değil, görmem için kesmişti yolumu. Dost olduğum bir öğretmenim ailem, ablam, beni bu hayatta ilk defa bu kadar değerli hissettiren biricik sırdaşım Tansu, daha da ötesi benim için, kesmişti yolumu. Karşıma çıktığı her güne teşekkür ediyorum. “Bak!” dedi, “Yeteneğinin farkında mısın? Bana kalsa sana bir kitap yazdırırım ama…”
İşte bu cümleyi doldurmam için izin verdi bana. Doldurdum, doldurdum ve roman oldu!
5- Ne tür okuyucu kitlesine hitap ediyorsunuz?
Herkese hitap etmem doğru olmaz ve imkânsız gibi zaten. Kitap okumayı sevmeyen insan yoktur, aradığı kitabı bulamayan insan vardır. Ben de aradığı kitapta kendini arayanlara sesleneceğimi düşünüyorum. Her insanın içinde yaralı bir çocuk var. Yoksa bu kadar değişmezdik değil mi? O eksik büyüyen her çocuğun ağrısı bu kitap.
6- Kitabınızın teması nedir?
Biraz Çocukluk, biraz pişmanlık, eksiklik, yarım kalan sevgi… Buna net bir cevap vermek doğru olur mu bilemem. Çünkü okurların çıkaracağı mesajla değişecek cevaplar. Zaten şu bir gerçek ki, ne zaman birinin ortaya koyduğum eserde çıkardığı mesajı görsem: ''Vay be, ben bunu mu demek istemişim meğer?'' diyorum. Bu beni o kadar çok mutlu ediyor ki… Eğer bu sonuca ulaşıyorsam doğru yoldayım demektir. Çünkü yazar olmak okura bir şey öğretmenin yanında okurdan da bir şey öğrenmektir.
Bu kitapta da bu yolla ilerleyerek herkesin hayatına dokunacak mesajlar keşfetmeyi temenni ediyorum. Benim vermek istediğim mesaj, hepimizin bir mesajı aslında:
''Aile, çocukların en büyük kusurudur. Çocuklar ise onların kurbanı olmamak için bazen istemediği başarılara sığınarak zafer kazandığını sanabilirler. Aile diyorum, anne baba değil! Aile çünkü sadece anne baba değil, nefes aldığımız her yuva, vatanımız! Eminim ki hepimizin içinde bir çocuk var. Büyümenin acımasız olduğunu bilse büyümek isterler mi bu masum çocuklar? Büyümek… Bazen farkına varmak, bazen korkmak, bazen pişmanlık. Gerçeklerle yüzleştikçe sancıyor ağrıların. Bizi sevgiye aç bırakanlar yüzünden borçlu kalıyoruz hayata. Borcumuzu yüreğimizdeki bu yegâne ağrılarla ödüyoruz ne yazık ki… Büyümenin ağrısını sahip olduğumuz lakin değiştiremediğimiz armağanlara karşı gösterdiğimiz iradeler belirliyor her daim. Bu ağrılarımızı az da olsa hafifletmek için, içimizdeki çocuğu büyütmeyelim…''
7- İlham kaynağınız nedir?
Yazmaya başladığımdan beri küçücük bir şey bile beni farklı dünyalara götürebiliyor. Bir kalem, tabak, bardak… Her şey! Yazarken en çok şarkılar yardımcı oluyor bana. Kusmaya utandığım duygularımın tercümanı oluyorlar. Sonra da kalemimle beni baş başa bırakıyorlar.
8- Okurlar eserinize nereden ulaşabilir?
Şu an D&R mağazalar ve tüm online sitelerde mevcut. Ayrıca Avrupa’dan almak isteyenler de varsa Tikla24 sitesinden temin edebilirler.